Platonik

1 Dk. Okuma
Seni anımsadığımda, aylar, mevsimler ve günün her saati, ayaklarımın altında eriyor; dokunduğum şeylere karışıyorum. Gözlerinle tanışıklığımız evvel zamandan, bir tek onlar yaşlanmıyor, bir onlar hala çocuk.
  Ahir zaman, gövdeni bir çınar ağacına karıştırdı. Belki de aşıkların adını kazıdığı bir mabet oldun. Toprak uyuyor; çırılçıplağım. Aralığın sızısını kemiklerimde hissediyorum. Gün, geceye döndüğünde, mahcubiyetim artıyor; sana, kendime…
  İçimde uzun yollar biriktirdim ve beni yarı yolda bıraktığın için kırgınım, kızgınım. Her yeni güne uyandığımda, aynadaki yansımama yeniden başlıyoruz demekten, usandığım zamanlar oluyor. Dünyanın geri kalanının yaptığı gibi; gündelik telaşlarla yaşıyorum. Şehre küfrediyor, adına toplu taşıma denilen mezarlarda panik atak geçiriyorum. Uğultulara karışıyor ve hiç bir şey olmamış gibi davranmak konusunda kendimi geliştiriyorum. 
  Yoksun, sessizliğim boşluklarda yasalaşıyor; hafif ve saydam, onu taşıdıkça ağırlaşıyor. Kederimi, tanımadığım kalabalıklara pay ediyorum. Sen varken, gemilerin kıç tarafı neşeliydi. Şimdilerde yoksunluk krizlerimi tetikliyor.
  Her şeye rağmen, başımın üzerindeki sonsuzluğa bakıyorum; baharın yeniden geleceğini söylüyor.
Bunu, yarını görmek için saklıyorum.
  Zaman, büyük bir boşluk; endişelerini, umudunu, kaygılarını, sevincini ve hüznünü bu sonsuzlukta, bir ninniyle uyut.
Yosun kaplı, yıkık-dökük bir iskelenin kıyısında sana sarılmak için bekliyor olacağım.
1Shares

Etiketler: , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*