Küçük Başlangıçların Büyük Azameti

3 Dk. Okuma

Dünyanın geri kalanı gibi, ben de uyumak isterdim. Fakat uykum çalındı.
Aslına bakarsanız sadece uykum değil, zaman içerisinde bana ait birçok şeyin çalındığını fark ettim.
Bu tamamen benim hatamdı.
Eşyalarını hep ortalıkta bırakan dağınık bir çocuk gibi hareket ediyordum.
Durumun tabiatı gereği, önemsemiyordum.
Çünkü “an”dan daha değerli bir şeyin olmadığını söylüyordum.
Fakat zamanla bir şeyler ters gitmeye başlamıştı.
Hani bazen ortada hiçbir sebep yokken -ki vardır- bir şeyler sinyal verir ve siz de bunu göz ardı ederek hiçbir şey olmamış gibi, çok da önemsiz bir şeymiş gibi devam edersiniz:
İşte tam da öyle yapıyordum.
Sir Francis Drake’e ait çok sevdiğim bir cümle vardır. Sic parvis magna
Bu Latince kökenli cümle büyük şeylerin küçük başlangıçları vardır ya da küçük başlangıçların büyük azameti olarak çevrilebilir. Bu cümleyle ilk tanıştığımda kendime ait bir şeyler buldum. Fakat hayatımın hangi kısmına ait olduğunu bir türlü bulamamıştım. Ama, yakındım ve yerini bulacaktım.
Kendimi an’a o kadar kaptırmış ve her şey o kadar hızlı gözlerimin önünden geçip gidiyordu ki, ne geçmişi ne de geleceği görüyordum.
Böyle zamanları siz de bilirsiniz, geçmiş hesapları karıştırmaz ve gelecek kaygılarını kendinizden uzak tutarsınız.
Çünkü an’da mutlu olmak demek, bir önceki adımı unutmak, bir sonraki adımı ise düşünmemek demektir.
Ben de tam olarak böyle yaptım.
O an çözmem gereken her şeyi bir kenara savurdum. Nereye savurduğum önemli değildi, önemli olan anı mahvetmemekti.
Ve ben, bunun için her şeyi yapardım.
Mahvettiğim şey, kendi hayatımdı.
Kendimi iyi hissettiğim her an, aldığım hasarları umursamamı sağlayacak derecede uyuşturuyordu.
Böylelikle ortada çözülmesi gereken her hangi bir sorun da kalmıyordu.
Hayatımın geride bıraktığım 12 yılında tüm yalanlardan, ihanetlerden, çıkmazlardan, yarım bırakılmış yaşanmışlıklardan, kavgalardan ve suskunluklardan hiçbir şey olmamış gibi büyük bir ustalıkla sıyrılıyordum.
Kendime hiç açımıyor, ruhuma ve bedenime işkence yapmaktan da hiç çekinmiyor ve hatta umursamıyordum.
Günün birinde ardıma hiç bakmayacakmış gibi yaşıyordum.
Bir şey oldu…
Sanki bir anda beni çevreleyen her şey hızını düşürmeye başladı.
Ve nihayetinde ben de beni çevreleyen bu şeyle birlikte yavaşlamaya başladım.
Kendimden kaçmamı ve geçmişimden saklanmamı sağlayan o hızı yitirdiğim zaman da şimdiki kendimle karşılaştım.
Önce bir an için garipsedim. Hatta gördüğüm şeyi kabul etmedim.
Fakat yavaş yavaş kendi gerçeğimle yüzleştim.
Hızla kaçtığımı düşündüğüm her şey benimle birlikte orada duruyordu.
Ve böylece “küçük başlangıçların büyük azameti” ile tanıştım.

1Shares

Etiketler: , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*