Charles Duell ve Bir Takım Huzursuzluklar

2 Dk. Okuma

Sabahın ilk saatleri, bir huzursuzlukla uyandım. Durumun getirmiş olduğu bozuntuyu kendime çok da aks ettirmeden, ani bir kararla yataktan kendimi aşağı ittim. Güzel de düştüm. O düşüş beni kendime getirmese de, bi’ silkeledi sanıyorsan, yanılıyorsun.
Düşüşün hemen ardından kendime 5 dakika daha verdim, zeminin yüzüme çarpan soğukluğunda bir müddet daha uzandım ki, çocuğum olmasın düşüncesini garantilemek istedim sanırım. Bazen bu garantici yanım beni benden alıyor ─koyduğu yeri de bulamıyorum. Çok dağınık bu yanım. Bu 5 dakikalık soğuk zemin hareketsizliğinden hemen sonra radyo devreye girmişti ve sözde beni uyandıracaktı. Fakat, ben yine bana ayrılan sürenin sonunu beklemeden uyanmıştım.
Ben bazen ─aslında bazen değil, sıklıkla Ne yapacağımı bilmek istemiyorum. Böyle hissettiğim anlarda içimden göğüs kafesimi yırtmak ve kuşları-kurtları salmak geliyor. Salamıyorum. Onun yerine banyoya gidiyor ve aynanın karşısında gözaltı torbalarımı süzerek,  günaydın seni şanssız piç diyorum ─ama içimden diyorum, dışımdan söyleyince alınıyorum. İçimde, 1800’lerden bir adam sesleniyor, ‘keşfedilecek her şey çoktan keşfedildi’ diyor. Sanırım bu Charles Duell olmalı. Çık içimden diyemiyorum O’na. Sen de haklısın Duell diyorum.
Çok beklemeden evden çıkıyor ve otobüs durağına doğru ilerliyorum; bu andan itibaren yapacağım her hareket doğaçlamayı terk ediyor. Nerede duracağımı, durakta kaç kişinin benimle birlikte beklediğini, duraktaki adamın otobüs geldiğinde onu fark etmeyeceğini düşünerek iki kere el hareketi yaparak fark edilmeye çalışacağını ve geri kalan her şeyi biliyorum.
Belki de bu yüzden Duell’e içimden çık diyemedim.

0Shares

Etiketler: , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*